KADIN OLMAK EŞİTTİR ANNE OLMAK
Akdeniz toplumlarında genelde hayat döngüsü benzer işler. Toplum, çevreniz sizden hayatınızda bazı aşamaları tamamlayıp yine önceden toplumca makul kabul edilen diğerine geçmenizi bekler. Kuzeye doğru gittikçe algılar, yargılar değişiyor elbette ama İstanbul’dan yazan biriyim, kuzey konumuz dışı. Hayatımın bir dönemi önce kesinlikle çocuk istememekle, sonra daha büyük kesinlikte istemekle, sonra yine istememekle ve sonra yine istemekle geçti, geçiyor…
HANGİSİ DAHA ZOR?
ÇOCUK İSTEMEK Mİ, İSTEMEMEK Mİ YOKSA BUNU YÜKSEK SESLE SÖYLEYEBİLMEK Mİ?
Çevremdeki herkes benzer şeyler hissediyor ama çoğu kadın bu isteklerini yüksek sesle söyleyemiyor. Açık konuşmak gerekirse kendi kendimize bunu yüksek sesle söylemek de zor. İtiraflar hep zordur… Kendine açık olmak daha da zordur.
ÇOCUK KONUSUNDA KARAR VERMEK
Bir kadın çocuk isteyebilir, doğurmak isteyebilir, doğurmak istemeyebilir. Doğurmadan çocuk sahibi olmak isteyebilir veya hiç çocuk istemeyebilir. Çocuk doğurmak ya da doğurmamak kararının bireysel verilmemesi gerektiğine, çiftlerin birlikte üzerine düşünmeleri gerektiğine inanıyorum. Ancak bir kadının içten içe ne hissettiğini özgürce ifade edebilmesi gerektiğini de savunuyorum. Hepimiz sosyal varlıklarız, tabii ki eşimizin, dostumuzun ve çevremizin ne düşündüğü ister istemez bizi etkiliyor. Yine de bir kadın çocuk konusunda ne hissettiğine ve ne istediğine tüm bu dış yargılayıcılardan bağımsız karar vermelidir. Buraya kadar bir manifesto gibi oldu değil mi?
KADIN OLMAK CESARET İSTER
Annelik kavramı bu kadar yüceltilirken, kendi kendine ve çevreye yüksek sesle “çocuk istemiyorum” diyebilmek biraz cesaret işi. Böyle bir durumda birçok uyarıyla karşılaşacaksınız, yalnızlığın ne kadar zor olduğundan, tutunacak bir dalınız olmasına kadar… Çocuk seviyor fakat başka makul sebeplerinizden dolayı doğurmak ya da annelik yapmak istemiyor olabilirsiniz. Çocuk sevmiyor da olabilirsiniz. Siz bunları söylediğinizde aklı selim bir azınlık dışındakiler, zaten bu kararı almanızın zor ve üzerine düşünülmüş veya birtakım zorunluluklardan dolayı olabileceğini anlamayacak. Sorgulamayacak. Okuyucuların iç sesine not: Her zaman anlaşılmayı, kabul görmeyi ve takdir edilmeyi umuyorsanız, cehenneme hoş geldiniz. Başka bir yazımda da demiştim; “dünya hassas kalpler için bir cehennemdir.” Goethe.
Diğer taraftan “çocuk istiyorum” demek de bir o kadar zor. Hem yakın çevreniz hem de içinde bulunduğunuz toplum sizi bu kadar yönlendirirken, çocuk konusunda da hazır olduğunuza kendinizden çok ve önce çevrenizi ikna etmeniz gerekiyor. Örneklerle açıklayayım, yeni evlisinizdir, çocuk istersiniz; “önce gez toz, evliliğinin tadını çıkar” derler. Yaşınız tıptaki gelişmelerden daha hızlı ilerliyor olabilir, çocuk istersiniz; “bu yaştan sonra hayatını yaşa” derler. Tüm olasılıkları düşünür, şartları tartar ve evlat edinmek istersiniz; “elalemin çocuğu, nasıl biri olacak belli değil” derler. Evli değilsinizdir, çocuk istersiniz; “evlenmeden hiç olur mu? ”derler. Eşçinselsinizdir, koruyucu aile olmak istersiniz; ooo bunda neler neler derler. Demem o ki; derler de derler… Sonuçta “çocuk istiyorum” diyebilmek de büyük cesaret ister.
Her iki durumda da kadın olmak cesaret ister.
ÇOCUKSUZ KADIN OLMAK
Kadını tanımlayan çocuk olmamalı ama işler öyle yürümüyor. Televizyonlarda kendini”hulusi can’ın annesi” veya “mehmet’in karısı” olarak tanıtan bu kadar kadın varken ve çoğunluk bunu izlerken, “ben” kavramı yeniden tanımlanıyor.
Çocuksuz bir kadın olarak çevremde gördüklerim şöyle;
Çocuğu olan arkadaşlarınız öncelikle ilk zamanlar sadece çocuğundan bahsetmeye başlıyor. Sonra, zaman içerisinde çocuksuzlardan uzaklaşıp, çocuklularla görüşmeye başlıyor. Çok azınlıkta olan birkaç en iyi arkadaşımı tenzih ederim.
Kendimi onların yerine koymaya ve elimden geldiğince anlamaya çalışıyorum. Hayatlarında geri dönülemez çok büyük bir değişiklik oldu ve çoğu için çocuk hayatlarının yeni merkezi oldu. En azından Türk annelerin çoğunda durum bu. Okuyucuya ikici bir not: Bu konuda çocuğu hayatlarının tek merkezi yapmak hem bireysel olarak kendileri, hem eşleri, evlilikleri ve aynı zamanda çocuk için ne kadar sağlıklı apayrı ve upuzun bir başka konu.
ÇOCUĞUN OLSA ANLARSIN
Ben, bu şekilde düşünen çoğu arkadaşımla artık sadece “bir tanıdık” haline geldim. Bu söylediklerim özellikle çocuk doğuranlar için geçerli, başka türlü anne olmayı başarmış olanların davranışları ve çevrelerine, hayata karşı olan farkındalıklarının çok daha başka olduğunu görüyorum. Bunları söylerken, bir grubu diğerine üstün tutmak istemiyor ve olabildiğince objektif davranmaya çalışıyorum. Ama beni “tanıdık haline” getiren kesim için ne kadar objektif kalabilirim emin değilim. Çocuğum olmadığı için anlamıyorum sanırım.
ÇOCUĞU OLAN AMA ÇOCUK KONUSUNDA OBJEKTİF DAVRANANLAR
Çocuk doğurup, çocuğa bakınca pişman olmayan ama çocuksuz olmanın da olumlu taraflarını görebilen ve bunu itiraf edebilen bir taraf da var. En açık fikirli bulduğum kesim işte bu anneler. Onların yetiştirdikleri çocukların da kendini seven, başkalarıyla empati kurabilen, hayatı seven ve koruyan muhteşem insanlar olacaklarını düşünüyorum. En yakın arkadaşlarımı işte bu kategoriye dahil ediyorum. Okuyucuya not: Yakın arkadaşlarınızı bu alandan seçin. Yakın arkadaşlarıma not: işte benim kızım.
0 Adet Yorum