YALNIZLIK: MEVLANA CELALEDDİN RUMİ, CARL GUSTAV JUNG VE PINKYSARDINE

Google’a yalnızlık yazdığınızda ne çıkıyor ya da bunu düşündüğünüzde? Ben aklıma gelenleri aşağıda yazdım ama google’da pek bir şey yok. Bir olmaktek başına kalmakıssızlık.. kelimeleri üst sıralarda çıkıyor. 

ISSIZLIK

En çok etkilendiğim kelime “ıssızlık” oldu. Issızlık kelimesini araştırdığınızda Türkçe kaynaklarda “sahiplik” anlamına ulaşıyorsunuz. “Is”, sahiplik demekmiş,  ıssızlık da sahipsiz kalmak. İngilizce kaynaklarda araştırdığınızda ise fiziksel yada sosyal izolasyona karşı hissedilen duyguya yalnızlık deniyor. Her iki dilde de izole edilmiş bir insan ve buna karşı hissettikleri var. 

MEVLANA CELALEDDİN RUMİ vs CARL GUSTAV JUNG

Günümüz dünyasında yalnızlığı çoğunlukla fiziksel şartlara bağlasakta; bu konuda noktayı Mevlana Celaleddin Rumi koymuş. Adam 1400’lü yıllardan günümüze şu sözlerle adeta diss atmış: “Yalnızlığın en kötüsü seni anlamayanların arasında kalmaktır.” Bu konudaki en önemli ikinci yorum ancak 1880’lerde Carl Gustav Jung’tan gelmiş, gerçi o da aynısını uzatıp söylemiş: “Yalnızlık, insanın çevresinde insan olmaması demek değildir. İnsan kendisinin önemsediği şeyleri başkalarına ulaştıramadığı ya da başkalarının olanaksız bulduğu bazı görüşlere sahip olduğu zaman kendisini yalnız hisseder.” 

PINKYSARDINE (MİLENYUM DÜŞÜNÜRÜ – ÖZGÜVEN PATLAMASI)

Yalnızlık konusunu araştırmadan önce “benim için yalnızlık fiziksel izolasyona bağlı bir tepki değil” derdim ama hem araştırdıkça hem de yalnız hissettiğim örnekleri düşündüğümde fiziksel bir yalnızlık olduğunu gördüm. Demek istediğim duygularımın arka planına baktığımda en temelde duygumu, düşüncemi paylaşacağım birinin fiziksel olarak orada olmadığını gördüm. Fiziksel olarak tek başına olmak da buna dahil, kalabalıklar içinde yalnız hissetmek de. 

Sıcak su torbasıyla rönesansa gireceğimi düşünmezdim ama yalnızlık hissinin yatağınıza koyduğunuz sıcak su torbasıyla birlikte gelmesi bir garip. O ana kadar hep yalnızlıktan korkmadığımı düşünürdüm. Bu cümleyi başkalarından çok duydum. Buraya kadar okuyunca “meğer korkuyormuşum” diyeceğimi düşünmüş olabilirsiniz. Hayır öyle değil. Ben bayağı bayağı korkmuyordum.  

VE YAZININ İNGİLİZCE’YE ÇEVİRİSİNİN ZOR OLDUĞU O BÖLÜME HOŞGELDİNİZ

Çevrem hep kalabalıktı ama herkes gibi ben de kalabalıklar için de yalnız hissettim. Bence bunu herkes hayatının bir döneminde hissetmiştir ama kimi insan buna takılmaz, üzerinde durmaz, kimisi de saplanır kalır. Ne de olsa “dünya hassas kalpler için bir cehennemdirGoethe”. Ancak saplanıp kalmadığınızda yani; yalnızlık hissiyle bunalıma girmeyip devam ettiğinizde buna alışıyorsunuz. İnsan yalnızlığa alışınca ee haliyle korkmuyor da. Yalnızlık insanı hem özgürleştiriyor hem de yükünü ağırlaştırıyor. Canınızın istediğini yapmakta özgürsünüz, üstelik kimseyi de hesaba katmak zorunda değilsiniz. Ama bu cümle bile size yalnız olduğunuzu hatırlatıyor değil mi? Başkasına karşı bir sorumluluğunuzun olmaması en büyük ve belki de tek artısı. Ama insan sosyal bir hayvan ve yalnız başına adım atmak zihinsel ve duygusal olarak biraz farklı olmanızı gerektiriyor.

Ben kimsenin o kadar farklı olmadığını düşünüyorum. Çoğu insanın güçlü olmaksert olmakdayanıklı olmak… gibi kavramları kazanılan ve insanı zenginleştiren özellikler olarak gördüğünü düşünüyorum. Bana kalırsa duygularını açıkça söylemek, paylaşmak ve hissettiğin şekilde davranmak daha büyük bir güç. 

Hayatımızın bazı dönemlerinde fiziksel olarak yalnız kalıyoruz ve kendimizi bu yalnızlığın boyutuna göre çok dipte de hissedebiliyoruz, çok özgür de. Kendi yalnızlığından bahsederken “o kadar yalnız hissediyordum ki, kestiğim elmayı paylaşacak birini arıyordum” diyen bir arkadaşım var. Ben bunu sıcak su torbasını yatağa koyduğumda hissettim. Bu kısmı İngilizce’ye nasıl çeviririm bilmem ama yalnızlığın koyduğu kısım tam da burası. 

1 Adet Yorum

  • Ömer

    02-11-2022

    Meltem hocam bu kadar sıkıldığınız bilsem sizi bi Oyuncak Müzesine götürürdüm. Drop me a DM later pinky. Saygılarımla, Insta: f.kelepce ( Kadriye Sugar fanatiği )

Yorumunu benimle paylaş